Onuncu Hutbe

اندرز

*

إِنِ الْحُكْمُ إِلَّا لِلَّهِ ۖ يَقُصُّ الْحَقَّ ۖ وَهُوَ خَيْرُ الْفَاصِلِينَ

وَقَالَ رَسُولُ صلَّى الله عَلَيهِ وَسَلَّم

تركتُ فيكم امرين لن تضلّو ما تمسّكتم بهما كتاب الله وسنّة رسول الله

Muhterem Müminler!

Yüce Allahımız’ın, insanlığa şifa olarak sunduğu ölümsüz hakîkat İslâm’dır. İslâm’ın hakîkat güneşi ile aydınlanan bahtiyar insan, müslümandır. İslâm’a teslim olma şerefine ve bahtiyarlığına ermiş her müslümanın yeryüzündeki tek görevi, “Allah’ın iradesini hakim kılmak”tır. Bunun için müslüman, en ufak bir şaşma göstermeden İslâm’a, yani Kur’an ve Sünnete göre yaşamak zorundadır.

Bu sebepledir ki, şanlı Peygamberimiz ﷺ hadîs-i şerîflerinde:

Size iki şey bıraktım. Onlara sarıldığınız müddetçe hiç sapıtmazsınız. (Biri) Allah’ın kitabı (Kur’ân-ı Kerîm); (diğeri) Sünnet-i Resûlullah ’dir” buyururlar.

O halde, Kur’an ve sünnete göre müslüman nasıl olmalıdır, düşüncesi, hareketleri ve yaşayışı nasıl olacaktır?

Aziz Müslümanlar!

MÜSLÜMAN, gönlünü iki cihanın “mutlak hakimi” Allah-u Azîmüşşan’a bağlayacaktır. Hiçbir kayıt ve şart ileri sürmeden “Hakimiyyetin yalnız Allah’a ait olduğu” gerçeğini kabul edecektir. Kâinat, baştan başa bu gerçeği haykırırken, güneş, ay, yıldızlar, günler, geceler, dağlar, ovalar, denizler, doğumlar, ölümler mükemmel bir nizam içinde seyrederken, “Allah’ın ilmi dışında bir yaprak dahi düşmezken” (En’am, 59) böylece kâinattaki her varlık Allah’ın hakimiyyetini kabul etmişken, müslüman, bu ölümsüz hakîkati inkâr edemez. Ederse müslüman olamaz.

Yüce Allahımız şerefli kitabımız Kur’an-ı Kerîm’de bu hususta şöyle buyururlar:

“Hüküm ancak Allah’ındır. O, hükmedenlerin en hayırlısı olarak gerçeği haber verir”. (En’am 57).

MÜSLÜMAN, Mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerîm’in Allah nizamı” olduğunu bilecektir. Hayat plânını Kur’an-ı Kerîm’e göre çizecektir. Kur’an emriyle birleşecek, Kur’an’la kadrolaşacak, Kur’an’la dirilecek. Kur’an’la huzur ve saadete erecektir. Kur’an’la hükmedecek, ebediyyet yolculuğuna doğru Kur’an’la yürüyecektir.

Yüce Mevlâmız’ın:

Kim Allah’ın indirdiği (hükümler)le hükmetmezse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir (Mâide, 45) ferman-ı ilâhîsini unutmayacaktır.

MÜSLÜMAN, tek önder olarak biricik Peygamberimiz Allah Resûlü ﷺ’i tanıyacak, yalnız O’nu ve O’nun yolunda yürüyenleri örnek edinecektir. Müslüman’a Allah Resûlü ﷺ’den ve O’nun yolunda yürüyenlerde başkaları kesinlikle örnek olamaz. Müslüman, Allah Resûlü ﷺ’in sünnetini hayatında tatbik edecektir. O’nun ahlâkını kendisine ahlâk edinecektir. O’nun sünnetini terketmenin, O’ndan kopmak olduğunu bilecektir. Allah Resûlü ﷺ’e itaatin Allah’a itaat olduğunu hiçbir zaman unutmayacaktır. Bu hususta yüce Allahımız şöyle buyururlar:

“Kim O Peygamber’e itaat ederse, muhakkak Allah’a itaat etmiş olur”. (Nisa, 80).

Aziz Müminler!

MÜSLÜMAN, Allah’a karşı kulluk vazîfelerini eksiksiz yapacaktır. İslâm’ın temeli olan namazlarını tam bir ihlâsla muntazam kılacaktır. Özürü olmadığı sürece cemaate iştirak edecektir. Din kardeşleriyle görüşecek, kaynaşacak ve yardımlaşacaktır. Malı üzerinde Allah’ın hakkı olan zekâtını verecek, orucunu tutacak, zenginse Hac vazîfesini yerine getirecektir.

MÜSLÜMAN, Allah’a karşı vazîfelerini yaptıktan sonra, insanlara karşı da vazîfelerini ihmal etmeyecektir. Anasına-babasına, hısımakrabasına, komşularına ve bütün insanlara karşı müslümanca davranacaktır. Hak ölçüleri içinde herkesi sevecek, maddî ve manevî yardım elini uzatacaktır. Dertlerine derman olacak, ızdıraplarını paylaşacak, sevinçlerine ortak olacaktır. Ana-babanın evlâdından, evlâdin ana-babadan, akrabanın akrabadan, komşunun komşudan, öğrencinin hocadan, hocanın öğrenciden, kardeşin kardeşten ve kısaca müslümanın müslümandan yaka silktiği, dert yandığı bir cemiyette İslâmî yaşayıştan bahsedilemez.

MÜSLÜMAN, Yüce Allahımız’ın ilk emrinin niçin “OKU!” olduğunu iyice düşünecek, ilim tahsil etmenin kadın-erkek her müslümanın üzerine farz olduğunu iyice kavrayacaktır. Bunun için okuyacak, öğrenecek, öğretecektir. İslâmî ilimleri öğrendiği gibi fennî ilimleri de öğrenmeye çalışacaktır. İlimle dinin birbirinden ayrılamayacağı gerçeğini mutlak kabul edecektir. Bu inanç içinde, ilim yuvaları kuracak, okullar açacaktır. Öğrencileri ilmin dışında birtakım işlerle köreltmeyecektir. İlmî ufku geniş, kabiliyetli, başarılı ve îmanlı gençlere okuma, araştırma ve ihtisas yapma imkânları hazırlayacaktır. Bütün bunları Allah rızası için yapacak, Allah’ın dînine hizmet aşkıyla yapacaktır.

Kıymetli Müslümanlar!

MÜSLÜMAN, müslümana güvenecektir. Müslüman, müslümana hakkı tavsiye edecek, sabrı tavsiye edecektir. Camilerde, fabrikalarda, çeşitli toplantılarda, iş yerlerinde dînî, ahlâkî, ilmî konferanslarla, sohbetlerle, müslüman müslümana iyiyi, güzeli, doğruyu anlatacaktır. Müslüman dedikodu yapmayacaktır. Dedikodunun, çekiştirmenin çirkin bir iş olduğunu bilecektir. Kesin bilgisi olmadıği bir mevzuda konuşmayacaktır. Yalan söylemeyecek, hased etmeyecektir.

Kısaca, MÜSLÜMAN, îmanda, ibadette, ahlâkta, yaşayışta, kazançta, giyinişte, yemede, içmede ve bütün hayatında kıl payı Kur’an ve Sünnetin yolundan ayrılmayacaktır.

Hutbeme şanlı Peygamberimiz ﷺ’in şu hadîs-i şerîfleriyle (meâlen) son veriyorum:

(Ey müminler) zandan sakının. Çünkü zan, sözün en yalanıdır. Müslümanların ayıplarını, kusurlarını araştırmayın. Nefislerinize aldanıp birbirinize karşı övünmeye kalkmayın. Birbirinize hased etmeyin. Birbirinize buğz ve düşmanlık edip dargın durmayın. Birbirinizden yüz çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları, kardeş olun”.

Lasă un răspuns

Te rog autentifică-te folosind una dintre aceste metode pentru a publica un comentariu:

Logo WordPress.com

Comentezi folosind contul tău WordPress.com. Dezautentificare /  Schimbă )

Fotografie Facebook

Comentezi folosind contul tău Facebook. Dezautentificare /  Schimbă )

Conectare la %s