اندرز
*
هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَىٰ وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ
وَقَالَ رَسُولُ صلَّى الله عَلَيهِ وَسَلَّم
الإِسلامُ يَعلوا ولا يُعلى
&
Muhterem Muminler!
İnsalık, ilâhî bir kurtarıcıya muhtaçtır. İnsanlığı, zulüm, işkence, karanlık, inkâr ve ızdırap bataklığından çekip çıkaracak olan bu kurtarıcı, Allah lisani ile “İSLÂM”dır.
Evet, kurtarıcı İslâm’dır. İnsanlık İslâm’a muhtaçtir. İslâm’ın yüce îmanına, mukaddes ibadetine, şerefli ahlâkına muhtaçtir. İnsanlık için, İslâm’ın dışında kurtuluş aramak hayaldir, yalandır.
İktisadî ve ilmî bir gerçektir ki; lüks, israf, faiz, sefalet ve sömürü demek olan “Kapitalizm” artık iflâs etmiştir. Diktatörlük, zulüm, işkence ve sınıf hakimiyyeti demek olan “Komünizm” de iflâs etmiştir. Birbirinin kardeşi olan bu iki sistemin yalancı boyası sıyrılmıs, “kurtuluş getirecek” safsatası yıkılmıştır.
Bu bakımdan, insanlığın kurtuluşu için tek çare İslâm’dır. Kim İslâm’ın dışında bir sistem arıyorsa, boşuna zaman kaybediyor demektir. “Buldum” zannettiği şey, ızdıraptır, felâkettir, buhrandır, hüsrandır.
Yüce Rabbimiz, şerefli kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyururlar:
“Allah indinde hak din, İslâm’dır”.
“Kim İslâm’dan başka bir din ararsa, ondan (bu din) asla kabul olunmaz. Ve o, âhirette de hüsrana uğrayanlardandır”.
“Eğer (onlar) İslâm’a girerlerse muhakkak doğru yolu bulmuş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse sana düşen (vazîfe) ancak tebliğdir”.
(Âl-i İmran, 19, 85, 20).
Aziz Müslümanlar!
O halde, tek kurtarıcı İslâm’dır. Çünkü, sevgi, şefkat ve merhamet kaynağı yalnız İslâm’dır. Fakirin elinden tutan, zengine meşru ölçüler içinde huzur ve güven veren, hak ve adaletin ta kendisi olan yine İslâm’dır.
Kurtarıcı İslâm’dır. Çünkü, yanan, yıkılan, çöken aileleri yeniden dirilterek, îmanda, ibadette, ilim ve ahlâkta yüceltecek tek güç İslâm’dır. Kadını, moda ve endam gösterme hastalığından kurtarıp, Kur’ân-ı Kerîm’in gerçek medeniyyeti ve himayesi altında analık haysiyyetine kavuşturacak; babayı küflü ve dumanlı köşelerden söküp, evine, ailesine bağlayacak olan yine İslâm’dır. Cehaletin yerine ilmi, silâhın yerine kitabı, nefretin yerine hürmeti, felâketin yerine huzuru, zulmün yerine adaleti hakim kılacak şanlı bir gençliği yetiştirecek olan yine İslâm’dır.
Kurtarıcı İslâm’dır. Çünkü, kadını-erkeği, amiri-memuru, işçisi-patronu, fakiri-zengini, şehirlisi, köylüsü ile kardeşçe, birlik ve beraberlik içinde yaşatacak, herkesin mutlu olduğu bir cemiyet kuracak, dünya ve âhiret saadetine eriştirecek olan din, yine İslâm’dır.
Kurtarıcı İslâm’dir. Çünkü, içki, kumar, zina, eroin, rüşvet, karaborsa, haksızlık, faiz, piyango, yalan, dedikodu, gıybet, iftira, hased, kibir gibi kötülükleri önleyecek din, yine İslâm’dır.
Kurtarıcı İslâm’dır. Çünkü, yeraltı ve yerüstü kaynaklarını ilmî ve teknolojik prensiplerle işleterek, hiçbir istismara fırsat vermeden, tam bir bağımsızlık ve “âdil” ölçüler içinde bütün müslümanların ve bütün insanlığın istifadesine sunacak olan yine İslâm’dır.
Şerefli Müminler!
Yüce Mevlâmız okuduğum âyet-i celîlede şöyle buyururlar:
“O (Allah) Peygamberini hidayetle, hak din (İslâm) ile gönderendir. Çünkü O, bir dini diğer bütün dinlerden üstün kılacaktır. İsterse müşriklerin hoşuna gitmesin”. (Saff, 9; Tevbe, 33).
Şanlı Peygamberimiz ﷺ ise hadîs-i şerîflerinde şöyle buyururlar:
“İslâm, daima yüksel(ecekt)ir. Onun üzerine (hiçbir sey) yükseltilemez”.
O halde, kim ne söylerse söylesin, hak din, üstün din, kurtarıcı din İslâm’dır. Allah’ın izni ve yardımı ile İslâm’ın mukaddes îman ışığı yeryüzüne dalga dalga yayılacak ve cihani yeniden diriltecektir.
Bunun için, İslâm’ın müslümanlardan istediği tek şey, her müslümanın parti, hizip, grup taassubundan uzaklaşarak, önce kendinden başlamak suretiyle İslâm’ı yaşamak, yaşatmak ve anlatmak için, bütünleşmek, cemaatleşmek ve İslâm’a lâyık olmaktır. Herkesin kendi kafasına, düşüncesine göre İslâm yoktur. İslâm, Allah’ın has dînidir. Herkes onu, Allah’ın istediği ve bildirdiği şekilde anlamak zorundadır. Müslüman, İslâm’ı tam anladığı, yaşadığı ve İslâm’a lâyık olduğu zaman, Allah’ın zafer va’di şüphesiz gerçekleşecektir.
İşte o zaman; “(Habîbim) sen müminlere müjdele, Allah’tan nusret ye yakın fetih (vardir)”. (Saff, 13) müjdesi tecelli edecektir.
Bu yüce inanç içinde hutbeme, Yüce Mevlâmız’ın şu mukaddes fermanıyla son veriyorum:
“(Ey müminler), gevşemeyin, mahzun olmayın. Siz eğer (gerçekten) mümin iseniz, mutlaka en üstünsünüz”. (Âl-i İmran, 139).