tek Ümmet tek İslam

*

إِنَّ هَٰذِهِ أُمَّتُكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَأَنَا رَبُّكُمْ فَاعْبُدُونِ

قال رسول الله عليه الصلاة و السلام

لأَن يَهدِىَ اللهُ بِكَ رَجُلاً وَاحِداً خَيرٌ لَكَ مِن الدُنيَا وَ مَا فِيهَا

Cumanız Mübarek Olsun Aziz Kardeşlerim!

Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz, şöyle buyuruyor:

Enbiyâ, 92:

İşte ümmetiniz, şüphesiz tek olan bu ümmettir. Ben Rabbinizim. Öyleyse, yalnız Bana ibadet edin.

Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamberimiz ﷺ şöyle buyuruyor:

“Müminlerin birbirlerine olan bağlılığı, birbirine kenetlenerek inşa edilmiş bir binanın tuğlaları gibidir.” (Buhari, Salat, 88; Müslim, Birr ve Sıla, 65.)

Muhterem Müslümanlar!

Sahabeden birkaç kişi, Mescid-i Nebevi’de kendi aralarında sohbet ediyolardı. O esnada sahabeden Selman, mescide girdi. Bunun üzerine sohbet etmekte olanlardan birisi yanındakilere sıraya “aileniz, soyunuz sopunuz nedir?” diye sordu. Sohbet halkasında bulunanlardan her biri kendi ailesini, soyunu sopunu överek zikretmeye başladı. Nihayet bu şahıs, Selman’a dönerek “Senin soyun sopun, sülalen nedir ey Selman?” dedi. Aslında bu soruyla onu zor durumda bırakmayı arzuluyordu. Zira onun Selman’la arasında şahsi bir problemi vardı. Herkes Selman’ın ne diyeceğini merakla beklerken şu ibretlik sözler döküldü dilinden:

أنا سلمان ابن الإسلام

“Ben İslam oğlu Selman’ım.”

كنت ضالا فهدانى الله بمحمد

“Ben dalaletteydim, Allah beni Muhammed ile hidayete erdirdi.”

كنت فقيرا فأغنانى الله بمحمد

“Ben fakirdim, Allah beni Muhammed Mustafa’yla zenginleştirdi.”

كنت مملوكا فاعتقنى الله بمحمد

“Ben köleydim, Allah beni Muhammed Mustafa’yla özgürleştirdi.”

Bu konuşmaları duyan Hazreti Ömer topluluğun yanına gelerek, “Benim kim olduğumu, benim de soyumu sopumu öğrenmek ister misiniz?” diye sordu. Ve sonra dedi ki:

أنا عمر ابن الأسلام أخو سلمان ابن الإسلام

“Ben de İslam oğlu Ömer’im, İslam oğlu Selman’ın kardeşiyim.”

Muhterem Müminler!

Din-i Mübin-i İslam, iki büyük temel üzerine inşa edilmiştir: Birisi tevhit, diğeri vahdettir.

Tevhit, Allah’ın birliğine imandır, Allah’ın vahdaniyetini ikrardır, Kur’an-ı Kerim bir tevhit kitabıdır. Bütün peygamberler ve Hatemü’l-Enbiya Muhammed Mustafa ﷺ, bir tevhit peygamberidir. Allah’ın bize farz kıldığı bütün ibadetler; namazımız, orucumuz, haccımız, kurbanımız, zekâtımız, her biri birer tevhit eylemidir.

Kıymetli Müminler!

Tevhitten sonra en büyük temel ilke vahdettir, müminler arasında birliktir. Birlik olmadan ümmet olmaz, ümmet olmadan tevhid olmaz. Tevhid ve vahdet olmadan da Yüce Rabbimizin, şu âyet-i kerimesinin gayesi gerçekleşmez:

Âl-i İmran, 110:

Siz, insanların (yararı için) meydana getirilen en iyi ümmetsiniz. İyiliği emreder, fenalıktan menedip Allah’a inanırsınız.

Aziz Müminler!

Bu âyet-i kerime bizlere göstermektedir ki; İslam ümmetinin en büyük gayesi, yeryüzünde iyiliği egemen kılmak, kötülügü ortadan kaldırmaktır. Her daim ahlak, adalet, fazilet ve iyiliğin yanında yer almaktır. Her türlü kötülüğün, şerrin ve batılın karşısında durmaktır. Nerede bir zulüm, bir haksızlık, bir adaletsizlik varsa ona engel olmak için gayret göstermektir. Zira bu güzellikler, Rabbimizin övgüyle söz ettiği en hayırlı ümmetin vasıflarıdır.

Aziz Kardeşlerim!

Tevhide karşı en büyük günah, en büyük zulüm şirktir. Allah’a ortak koşmaktır. Tevhidi bozmaktır. Allah’ın vahdaniyetini ikrardan, O’na imandan yüz çevirmektir.

Vahdete karşı en büyük günah ise tefrikadır. Ümmeti bölmektir. Ümmeti parçalamaktır. Bozgunculuk yapmaktır. Ümmetin arasına fitne, fesat ve nifak sokmaktır. Asabiyet, kin, öfke, nefret, gibi cahiliye kalıntılarıyla kardeşleri birbirine düşürmeye çalışmaktır.

Kardeşlerim!

Bugün müminler topluluğu olarak ümmet bilincini yeniden inşa etmeye ihtiyacımız var. Bugün İslam coğrafyasında barış ve esenliği, şefkat ve merhameti, hak ve hakikati yeniden egemen kılmaya ihtiyacımız var. Unutmayalım ki, örnek ümmet olabilmenin yolu gönülleri bir, gayeleri bir, samimiyet ve sadakatle bezenmiş kardeşler olmaktan geçer.

Kardeșlerim!

Hutbemizi şu duayla bitirmek istiyorum:

“Allah’ım! Bozgunculuktan, düşmanlıktan, münafıklıktan, ihanetten ve kötü ahlaktan sana sığınırız” (Ebû Dâvûd, Vitr, 32).

Bizleri bu kötülüklerden muhafaza eyle!

Ümmeti Muhammed’i ﷺ yeniden ve ebediyen aziz bir ümmet eyle Allah’ım!

*

Muhterem Müslümanlar!

Hayber’in fethi esnasında Peygamberimiz ﷺ, sancağı Hazreti Ali’ye teslim etmişti. Bir ara Hazreti Ali’nin ağzından, İslam’ı kabul edinceye dek Hayber halkıyla amansızca savaşacağına dair sözler dökülmüştü.

Bu sözleri işiten Efendimiz: “Ya Ali! Hayber halkını İslâm’a davet et ve yerine getirmeleri gereken ilâhi yükümlülükleri onlara haber ver! Allah’a yemin olsun kı Allah’ın senin vesilenle bir kişiyi hidayete erdirmesi, senin için dünyadan ve içindekilerden daha hayırlıdır” buyurdu. (Buhâri, Cihâd, 143; Taberâni, III, 318.)

Muhterem Müminler!

Allah’ın isimlerinden biri de Hayy’dır. O, diridir, hayat sahibidir. O, hayat verendir, yaşatandır. Ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran O’dur. O, hayatı vazgeçilmez bir hak olarak insana bahşetmiştir. O, öldürmeyi değil yaşatmayı emretmiştir. Ancak Rabbimizin bu emrine rağmen insanlık tarihinde acımasızca, hunharca nice cinayetler işlenmiştir.

Aziz Kardeşlerim!

İnsalığın cana kıyma serüveni, atamız Âdem oğlu Kabil ile başlamıştır. Kabil, ilk defa kardeş kanı dökmüştür, cana kıymıştır. O gün bugündür, insanlık nice işgallere, nice savaşlara, nice katliamlara, nice göç ve sürgünlere hüzünle şahit olmuştur. Nice Habiller, gözü dönmüş canilerce katledilmiştir. İnsanın en değerli varlığı olan hayat hakkı, tarihte pek çok kez ihlal edilmiştir.

Kardeşlerim!

Modern zamanlarda ise insanlık, yeni bir cinayet ve katliam türüyle tanışmıştır. İnsanın, canlı bomba olarak, intihar saldırısı düzenleyip kendisiyle birlikte yüzlerce masum insanı katletmek gibi bir vahşet türemiştir. Bundan daha vahim ve daha üzücü olanı ise, bu cinayetin yüce dinimiz İslam ile irtibatlandırılmasıdır. Böylesine vahşice bir cinayet, bizim dünyamıza, medeniyetimize aıt olamaz. Böyle bir katliam, şehadet, cihad gibi kutsal değerlerle ilişkilendirilemez.

Kardeşlerim!

İslam, bırakın başkalarını katletmeyi, kendimize dahi zarar vermeyi onaylamaz. Dinimize göre insanın kendini öldürmesi, Yaratıcısına isyandır ve bir anlamda Yaratıcısına intikam almaya kalkışmasıdır. Zira Yüce Rabbimiz, Kerim Kitabımızda: Kendinizi öldürmeyin! (Nisâ, 4/29) buyurarak cana kıymayı kesin olarak yasaklamıştır. Bir tek masum canın öldürülmesi de bütün insanların öldürülmesi demektir.

Mâide, 32:

Süphesiz ki onlara peygamberlerimiz açik delillerle geldiler. Yine de bundan sonra onlarin birçogu yeryüzünde asiri gitmektedirler.

Hayat dini İslam, nasıl olur da insanlık, vicdan, ahlak ve savaş hukukuyla hiçbir ilgisi olmayan katliamlarla irtibatlandırılabilir? İnsanın bir ölüm makinasına dönüşerek masum insanları katletmesi, nasıl olur da İslam’ın rahmet yüklü mesajlarına dayandırılabilir? Unutulmamalıdır ki; bu cinayetlere din görüntüsü altında ima yoluyla dahi cevaz verenler de, tüm masumların katlinden sorumludur.

Kardeşlerim!

Yüce dinimiz İslam, öldüren değil, hayat veren bir dindir. Bu din, kitabını hayat veren kitap olarak takdim eder. Bu kitabın mesajları, öldürmenin değil, hayat vermenin esaslarını ortaya koyar. Bu dinin peygamberi, âlemlere rahmet bir peygamberdir. Bu din, insanın canını, malını, şeref ve haysiyetini saygın ve dokunulmaz kabul eder. (Buhâri, Hac, 132.) Hayat veren bir dini, insanı yücelten bir kitabı, rahmet ve şefkat vesilesi bir peygamberi, cinayet ve ölümlere, katliamlara dayanak yapmak ne büyük bir ihanettir.

Kardeşlerim!

Bilinmelidir ki; kendisiyle birlikte onlarca cana kıyan caniler, ne şehit olabilirler, ne de ölümsüzleşebilirler. Rabbimizin Kerim Kitabımızda haber verdiği şu ibretlik ve hazin son onları beklemektedir:

Nisâ, 93:

Kim bir mümini kasten öldürürse, cezasi, içinde ebedî olarak kalacagi cehennemdir. Allah ona gazab ve lanet etmis ve onun için büyük bir azab hazirlamistir.

Eyvallah Kardeşlerim!

Son olarak meşum terör ve intihar saldırılarıyla pek çok şehrimizde çoğu hayatının baharındaki yavrularımız olmak üzere nice masum kardeşimiz can verdi. İnsanlarımızın düğun günü, ölüm gününe dönüştü. Bu hain saldırılarda hayatını kaybeden bütün kardeşlerimize bir kez daha Yüce Rabbimizden rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabr-ı cemil diliyorum. Yaralı kardeşlerimize acil şifalar niyaz ediyorum.

Hem de okuyun:

Lasă un răspuns

Te rog autentifică-te folosind una dintre aceste metode pentru a publica un comentariu:

Logo WordPress.com

Comentezi folosind contul tău WordPress.com. Dezautentificare /  Schimbă )

Fotografie Facebook

Comentezi folosind contul tău Facebook. Dezautentificare /  Schimbă )

Conectare la %s