بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
(İsra, 1)
Aziz ve Muhterem Müslümanlar!
İslâm dünyasında Kadir gecesinden sonra en önemli gece olarak kutlanan -Miraç gecesi- Osmanlı döneminde minarelerin kandillerle süslemesinden dolayı -Miraç Kandili- diye isimlendirilmiş ve günümüze kadar milletimiz tarafından hep bu isimle kutlanır olmuştur.
Yükselmek anlamı ifade eden Miraç, sevgili Peygamberimizin Allah tarafından manen yükseltilerek huzuruna kabul edilmesi ve Yüce makamlara çıkarılması demektir. Bu, Allah’a gönül verenlerin nerelere kadar yükseltilebileceğinin en açık bir ifadesi demektir.
Sevgili Peygamberimiz Recep ayının 27. gecesinde Kâbe’de uyuduğu bir sırada Cebrail yanına gelerek Allah’ın yüce katına davet edildiğini haber vermiştir. Peygamberimiz de Cebrail’in rehberliğinde Mekke’deki Mescid-i Haram’dan Küdüs’deki Mescid-i Aksa’ya gelmiştir ki bu husus Kur’an’da İsra suresinin 1. ayetinde yer almaktadır. Mescid-i Aksa’da iki rekât namaz kılan sevgili Peygamberimiz
oradan da göklere/Yüceliklere/manevî makamlara yükseltilmiş ve arada hiçbir vasıta olmadan Yüce Allah’tan vahiy almıştır. Mucizevî bir olay olan Miraç’ta Peygamberimizin
ayrıcalığı Kur’an’da şöyle ifade edilmiştir.
Andolsun ki o, Rabbinin âyetlerinden en büyügünü gördü. (Necm 18)
Böyle sırlarla dolu Yüce makamlara kabul edilen sevgili Peygamberimizden bize yansıyanlar ise bu gecede farz kılınan beş vakit namaz, dua ve niyaz ifadesi olan ve bu gecede Peygamberimize
vahyedilen Bakara suresinin son iki ayeti ile Peygamberimizin
ümmetinden olup Allah’a ortak koşmayanların mutlaka Cennet’e gireceği müjdesidir.
Aziz Müminler!
Sevgili Peygamberimizin ulaştığı yüceliklerden kendisine bir pay düşmesini arzu eden kimse önce O’nun ümmeti olmanın bilincini ve onurunu diri tutmalı, sonra da Allah’a herhangi bir şekilde ortak koşmaktan şiddetle sakınmalıdır. Tabii ki farz olan beş vakit namazı da asla ihmal etmemelidir. Bakara suresinin son iki ayetini de içselleştirip iman noktalarına dikkat etmek ve Yüce Allah’a O’nun sözleriyle dua ve niyazda bulunmak da ayrıca önem arz eder. Bu gecenin Müslümanlar tarafından gerçek anlamda kutlanması, ancak bu hususların yeniden değerlendirilmesiyle mümkün olur. Her an düşünülmeye değer olan ilâhî buyruklar böyle kutsal gün ve gecelerde daha fazla düşünülmeli ve gereğinin yerine getirilmesi hususunda ortaya bir irade konmalıdır.
Değerli Müminler!
Bu gece dünyanın birçok yerinde akan kanların durması ve Müslümanların gaflet uykusundan uyanıp sorumluluklarını hatırlaması için herkesin Cenab-ı Hakk’a yalvarması da bir görevdir.
Kültürümüz içinde önemli yer tutan bu ceşit gün ve gecelerin toplumsal barışımız için önemli birer fırsat olduğunu bilmeli ve bunları çocuklarımıza yaşatarak aktarmalıyız. Birer umut olan kandillerimizi yaşatarak umutlarımızın sönmesine engel olmalıyız. Umutsuz yaşayamayacağımıza göre kandilsiz de yaşayamayacağımızı bilmeliyiz.
Bu mübarek Miraç Kandili’nin hepimize kutlu olmasını, yurdumuza, İslâm dünyasına ve bütün insanlığa hayırlar getirmesini ve daha nicelerine huzur, saadet, birlik-beraberlik ve esenlik içinde ulaşmamızı Yüce Mevla cümlemize nasip eylesin.
***
Hz. Peygamberi Niçin Sevmeliyiz?
Aziz Müslümanlar!
Sevgili Peygamberimizi tanımayı ve sevmeyi amaçlayan bir Kutlu Doğum Haftasına daha giriyoruz. 14-20 Nisan tarihleri efedimizin doğumunu ifade eden Kutlu Doğum Haftasıdır. Hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Hz. Peygamberi sevmeli miyiz?
Tabiî ki sevmeliyiz.
Niçin?
Çünkü: O bizleri seviyor.
Nitekin Yüce Allah, O’nu bizlere tanıtırken bu yanına vurgu yaparak şöyle buyuruyor.
Andolsun size içinizden öyle bir peygamber geldi ki, gayet izzetli ve sereflidir. Sikintiya düsmeniz ona çok agir gelir üstünüze titrer, müminlere gayet merhametli ve sefkatlidir. (Tevbe 128)
Hz. Peygamberi sevmeliyiz.
Cünkü:
Bütün Peygamberler, Allah’ın reddetmeyeceği dua haklarını dünyada iken kullanmış, sevgili Peygamberimiz ise reddedilmeyecek bu dua hakkını kıyamet gününde bize şefaat etmek üzere ahîrete saklamıştır.
Hz. Peygamberi sevmeliyiz.
Çünkü:
O bize Allah’ın buyruklarını getirdi,
O bize İslâmiyet’i öğretti,
O doğru yolu bulmamıza yardımcı oldu,
O ibadetin nasıl yapılacağını bize gösterdi ve
O ebedi kurtuluşa ermemize aracı oldu.
Değerli Müslümanlar!
İyi bir mümin Hz. Peygamberi canından da ileri tutmak durumundadır. Zaten Allah da böyle istemektedir. Nitekim O Ahzap suresinin 6. ayetinde şöyle buyuruyor “Müminlerin, Peygamberi kendi canlarından çok sevmeleri gereki”.
Tevbe suresinin 24. ayetinde de şöyle buyrulmaktadır:
Onlara de ki; eger babalariniz, ogullariniz, kardesleriniz, kadinlariniz, akrabalariniz, kabileniz, elde ettiginiz mallar, kesada ugramasindan korktugunuz ticaret, hoslandiginiz evler ve meskenler, size Allah ve Resulünden ve Allah yolunda cihaddan daha sevimli ise, artik Allah’in emri gelinceye kadar bekleyin. Allah böyle fasiklar topluluguna hidayet nasip etmez.
Sevgili Peygamberimiz de müminin, O’nu anasından, babasından ve bütün her şeyden daha çok sevmesini istemiştir.
Hem Allah’i hem de Peygamberini evredeki her şeyden daha çok sevmedikçe mümin adını almanın mümkün olmadığını söyleyen de yine sevgili Peygamberimizdir.
Esasen sevgi bağlılık ve itaati gerektirir. O’na bağlanmak ve itaat etmek de Allah’ın bir emridir. Öyleyse O’na bağlanmak ve itaat etmek için önce O’nu sevmek gerekir. Sevemeyen O’na bağlanamaz ve O’na itaat edemez.
Peki, O’nu sevmek bize ne kazandırır?
Hz. Peygamberi sevmek bir mümini cennete götürecek en büyük sermayedir. Nitekim sevgili Peygamberimize , Allah ve Peygamber sevgisi dışında kıyamet günü için bir hazırlığı bulunmadığını sevdikleriyle birlikte olacağını müjdelemiştir.
Buhranlar içinde geçen bir dünya hayatından sonra Cennete O’nun yanında olmaktan daha büyük mükâfat ne olabilir ki?
Öyleyse buyurun O’nu gereği gibi sevmeye ve O’na uymaya!
Un gând despre „Miraç Kandili”