بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
وَلَا تَقُولُوا لِمَن يُقْتَلُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَمْوَاتٌ ۚ بَلْ أَحْيَاءٌ وَلَٰكِن لَّا تَشْعُرُونَ
(Bakara, 154)
Aziz ve Muhterem Müslümanlar!
İnsanlık tarihi, sayısız cinayetlerle, yani haksızlık üzere bina edilmiş adam öldürmelerle doludur.
Bu cinayetlerin belki de en korkuncu, en anlamsızı ve en haksızı, sevgili Peygamberimizin elinde yetişen amcasının oğlu, biricik kızı Hz. Fatıma’nın
eşi Hz. Ali’nın
şehit edilmesidir.
Hz. Ali hayatı boyunca sevgili Peygamberimizin
yanında en fazla bulunan ve ondan en fazla yararlanan kişi olma üstünlüğüne sahip ve çocuk yaşta Müsülmanlığı kabul etmiş bir sahabi/peygamberin yakın arkadaşıdır. Kur’an’ın hayattakilerden cennetle müjdelediğı on kişiden de birisidir. Ayrıca Hz. Ali Müsülmanların dördüncü Halifesidir.
Hz. Ali beş yaşından itibaren sevgili Peygamberimizin
yanında olmuş ve sevgili Peygamberimiz onu kendine kardeş olarak seçmiştir.
Hz. Ali , Bedir, Hendek ve Hayber başta olmak üzere hemen bütün savaşlara katılmış ve bu savaşlarda sevgili Peygamberimizin
sancaktarlığını yapmıştır. Tebük savaşı esnasında da Hz peygamberin vekili olarak Medine’de kalmıştır.
Hz. Ali , Kur’an ve sünnete son derece bağlı, dünya ile ilgili işlerden uzak kalmayı dileyenö Cemel ve Siffin gibi Müsülmanlar arası savaşlardan dolayı gözyaşı döken ve karşıtları için bile dua edecek kadar duygulu, takva sahibi ve idealist bir iman eridir.
O, Hz. Peygamber hayatta iken Kur’an-ı Kerimin tamamını ezberlemiş bulunan ve onun mesajlarına hakkıyla vakıf olan ender sahabelerden birisidir.
Yemen’de kadılık yapmış olan Hz. Ali , üstün hitabeti ile de tarihte yerini alan sayılı şahsiyetlerdendir.
Sevgili Peygamberimizin – Ben kimin dostu isem Ali’de onun dostundur. Allahım! Onu sevenleri sen de sev, ona düşman olanlara sen de düşman ol ; şeklindeki ifadesi, Hz. Ali’yi diğer insanlardan ayırmış ve onu üstün bir konuma koymuştur. Esasen Allah’ın onu Cennetle müjdelemesi onun övülmüşlüğü demektir. O zaman Yüce Allah’ın övdüğü kimseye insanların övgüler yağdırmasının ne önemi olabilir ki?
Yazık ki, insanlık bir çok şahsiyeti yeterince değerlendiremediği gibi Hz. Ali’yi de değerlendirememiştir. Oysa insanlığın Hz. Ali’yi hakkıyla değerlendirmeye her zaman ihtiyacı olmuştur ve olacaktır.
Üzülerek belirtmeliyim ki, Hz. Ali gibi bir değer, İslam toplumu içindeki ilk kalkışıma hareketi – haricilik öncülerinin intikam ve aymazlık duygularının anaforu içinde, insani özeliklerinden sıyrılmış Abdurrahman b. Mülcem tararından bir sabah namazında zehirli bir hançerle yaralanmış, bu yaranın etkisi sonucu iki gün sonra Miladi 28 Ocak 661 tarihinde vefat etmiş ve şehitlik mertebesine ulaşmıştır.
Bize O’nu rahmetle anmak ve bu çeşit olayların vuku bulmaması için Allah’a yalvarmak kalıyor.
Akılsızlık ve bilgisizliğin insanlığın başına neler açabileceğini ve dini istismar ederek onu cinayetlerin sebebi göstermenin vahametini daha iyi kavrayabilmek için Hz. Ali’nin şehadetini bir an bile olsa asla unutmamalıyız.